O mnie
- Turkey
- Dołączył prawie 8 lat temu
- politics
- equivalents
57
Jednostki tłumaczeniowe
0
Terminy
Główne dziedziny specjalizacji
books
children's literature
sporting competitions
literature
other
Moje dokumenty
Przykładowe tłumaczenie Pedagogy
Pedagogy Przykładowe tłumaczenie
Tekst źródłowy (English) | Tekst docelowy (Turkish) |
---|---|
Pedagogy is the discipline that deals with the theory and practice of education; it thus concerns the study and practice of how best to teach. | Pedagoji, eğitim teorisi ve uygulamalarını ele alan bir disiplindir,ve bu yüzden ki kaygılar , çalışma ve uygulamayı öğretmenin en iyi yolu içindir. |
Its aims range from the general (full development of the human being via liberal education) to the narrower specifics of vocational education (the imparting and acquisition of specific skills). | Amaçları mesleki eğitimin genelinden( Liberal eğitim yoluyla insanın tam gelişimi)dar olananına(Belirli becerilerin kazandırılması ve edinilmesi) kadar uzanmaktadır |
In correlation with those instructive strategies, the instructor's own philosophical beliefs of instruction are harbored and governed by the pupil's background knowledge and experience, situation, and environment, as well as learning goals set by the student and teacher. | Bu bağlamda bu yol gösterici stratejilerle, öğretmenin felsefi inançları,öğrencinin geçmiş bilgisi ve tecrübesiyle durumu ve çevresiyle, hem de öğrenci ve öğretmen tarafından belirlenen öğrenme hedefleri doğrultusunda korunur ve yönetilir |
One example would be the Socratic schools of thought. | Buna bir örnek Sokratik düşünce okulları olurdu. |
The teaching of adults, however, may be referred to as andragogy. | Yetişkinlerin eğitimi,ne derece androgoji olarak anılabilr. |
Przykładowe tłumaczenie Sporting Competitions
Sporting Competitions Przykładowe tłumaczenie
Tekst źródłowy (English) | Tekst docelowy (Turkish) |
---|---|
The opening of a game of chess is a battle between two equally matched armies. | Santranç oyununun açılışı, eşit olan iki ordu arasındaki savaştır. |
If there were, chess as a professional sport would most likely cease to exist. | eğer satranç bir profesyonel spor gibi olsaydı, büyük olasılıkla varlığına son verirdi. |
Winning a game of chess depends on one's opponent making inaccurate moves. | Bir satranç oyununu kazanmak, rakiplerden birinin yanlış hamle yapmasına bağlıdır. |
The question "What is an inaccurate move?" can best be answered by trial and error. | "Yanlış hamle nedir?" sorusunun cevabı en iyi deneme ve yanılma ile cevaplanabilir. |
Take the opening position shown in the diagram. | başlangıç pozisyonu şemada gösterilmiştir |
It is White's move. | beyaz hamle yapar. |
Why do almost all serious players begin by moving either a central pawn or the king's knight? | Neden bütün ciddi oyucular ya kralın şovalyesiyle yada merkezi bir piyonla başlar? |
Simply because the results of millions of chess games have given these moves a better reputation than the alternatives. | Çünkü basitçe ,bu hamle, milyonlarca satranç oyununun sonunda daha iyi bir alternatif olarak nam salmıştır. |
So you could say that White 'knows the secret' - except that after a handful of games have started with the same opening move, Black starts to realize that some ways of responding are better than others. | Aynı açılış hareketiyle oyunun başlaması haricinde Beyaz'ın sırrı bildiğini söyleyebilirsiniz.Siyah diğerlerinden daha iyi cevap vermenin yollarını kavramaya başlar. |
Then White comes to know what to expect from Black. | Sonra Beyaz Siyah'tan ne geleceğini bekler. |
Carry on this process over several centuries, bearing in mind that most chess positions contain a few potential moves that are just as good as one another (and some that are not as good but that might just throw an opponent off guard), and you will end up with enough opening theory to fill several encyclopedias. | Satranç pozisyonlarının çoğunun birbiriyle aynı derecede oldukça iyi birkaç potansiyel hamle içerdiğini akılda tutmak gerekirse (ve bazıları iyi değildir ancak sadece rakibi muhafızlar atabilir),ve bu işlemi birkaç yüzyıl sürdürmek bir kaç ansiklopedi dolduracak açılış teorisine sahip olursunuz. |
The question is who can remember the most. | Asıl soru kİmin daha çok hatırlayabileceğidir. |
Przykładowe tłumaczenie Politics
Politics Przykładowe tłumaczenie
Tekst źródłowy (English) | Tekst docelowy (Turkish) |
---|---|
The United States Constitution divides the government into three separate and distinct branches: the Executive, Legislative and Judicial branches. | Birleşik Devletler anayasası,hükümeti üç ayrı dala ayırır. Bu dallar :Yürütme,Yasama ve Yargıdır. |
The concept of separate branches with distinct powers is known as separation of powers. | Farklı güçlere sahip bu dal biçimi,güçlerin ayrılığı olarak bilinir. |
That doctrine arose from the writings of several European philosophers. | Bu doktrin, birçok Avrupa filozofunun yazdıklarından kaynaklandı. |
Englishman John Locke first pioneered the idea, but he only suggested a separation between the executive and legislative. | İngiliz John Locke ilk önce bu fikre öncülük etti, ancak o yalnızca yürütme ve yasama arasında bir ayrım önerdi. |
The Frenchman Charles-Louis de Secondat, Baron de Montesquieu, added the judicial branch. | Fransız Charles-Louis de Secondat, Baron de Montesquieu ,,,,yargı dalını ekledi. |
Each branch is theoretically equal to each of the others. | Her dal teorik olarak diğerlerinin her birine eşittir. |
The branches check each other's powers and use a system known as checks and balances. | Bu dallar birbirlerinin güçlerini kontrol eder ve kontrol ve denge olarak bilinen bir sistemi kullanırlar. |
Thus, no branch can gain too much power and influence, thus reducing the opportunity for a tyrannical government. | Böylelikle, hiçbir dal çok fazla güç ve etki kazanamaz ve böylece zalim bir hükümet için fırsatları azaltır. |
In the introduction, there is a Preamble. | Giriş bölümünde bir Önsöz vardır. |
The Preamble is as stated: "We the people of the United States, in order to form a more perfect union, establish justice, insure domestic tranquility, provide for the common defense, promote the general welfare, and secure the blessings of liberty to ourselves and our posterity, do ordain and establish this constitution for the United States of America". | Bu önsözde belirtildiği gibi: Biz amerikan halkı "Daha mükemmel bir birlik oluşturmak, adaleti tesis etmek, ev huzurunu sağlamak, ortak savunmayı sağlamak, genel refahı teşvik etmek ve özgürlüğün bereketlerini kendimize ve gelecek nesillerimize emanet etmek için" Ve bu anayasayı Amerika Birleşik Devletleri için tayin ettik. |
Przykładowe tłumaczenie Law
Law Przykładowe tłumaczenie
Tekst źródłowy (English) | Tekst docelowy (Turkish) |
---|---|
What is “governance”? | Yönetim nedir? |
The term governance often gives rise to confusion because it is (erroneously) assumed that it must refer solely to acts or duties of the government. | Yönetim terimi genellikle karışıklığa yol açar.Çünkü hep devletin hareketleri veya görevleri olarak yanlış varsayılmıştır. |
Of course, governments do play an important role in many kinds of governance. | Elbette bir çok yönetim türünde devletler önemli rol oynar. |
However, in fact, the concept is far broader, and extends beyond merely the State. | Bununla birlikte aslında kavram çok daha geniştir ve sadece devletle sınırlı kalmaz. |
For example, we have seen increasing reference recently to the notion of “corporate governance”, a process that involves oversight both by the State and by a host of non-State bodies, including corporations themselves. | Örneğin, Son zamanlarda 'kurumsal yönetim 'kavramına doğru hem devlet hemde devlet dışı organlar tarafından,şirketlerin kendilerde dahil olmak üzere, artan bir ilgi gördük. |
Don McLean points out that the word governance derives from the Latin word “gubernare”, which refers to the action of steering a ship. | Don Mclean işaret ettiği yönetim kelimesi bunun dışında latincede bir geminin yönlendirilmesini ifade eden 'Gubarnare' den türemiştir. |
This etymology suggests a broader definition for governance. | Bu etimoloji, yönetim için daha geniş bir tanım önerir. |
One important implication of this broader view is that governance includes multiple tools and mechanisms. | Bu geniş görüşün sonucu gösterirki ,yönetim birden çok araç ve mekanizma içerir. |
Traditional law and policy are certainly among those mechanisms. | Geleneksel hukuk ve politika kesinlikle bu mekanizmanın arasındadırlar. |
However, as we shall see throughout this primer, governance can take place through many other channels. | Nasıl olursa olsun bu el kitabında göreceğimiz ,yönetim kendine bir çok kanal da yer edineceğidir. |
Technology, social norms, decision-making procedures, and institutional design: all of these are as equally important in governance as law or policy. | Teknoloji, sosyal normlar, karar verme prosedürleri ve kurumsal tasarım: bunların hepsi yönetimde hukuk veya politika kadar eşit derecede önemlidir. |
Przykładowe tłumaczenie Literature
Literature Przykładowe tłumaczenie
Tekst źródłowy (English) | Tekst docelowy (Turkish) |
---|---|
The Lord of the Flies contains many examples of symbolism which Golding has incorporated to show a deeper level to the main, mostly straightforward, storyline that reveals his thoughts on the nature of humanity and evil. | insanlığın ve kötülüğün doğası hakkındaki düşüncelerini ortaya koyan Sinekler Lordu, Golding'in birleştirdiği en derindeki gerçek , çoğunlukla basit, hikayesini daha derin bir seviyeye getirmek için dahil ettiği birçok sembolizm örneği içeriyor. |
Below are some of the main symbols used in the book, but there are plenty more for you to discover yourself. | Aşağıda,kitapta kullanılan bazı temel semboller bulunmaktadır, ama içinde kendinizi keşfedebileceğiniz birçok şey vardır.. |
Among such symbols may be included such small or natural seeming events like the coral reef, (Submarine warfare, surrounding of Britain by German U-boats?) or the "great fire", which may represent the first world war, ("We shall never commit to this savagery again"). | Bu semboller arasına, Mercan kayalığı gibi küçük veya doğal görünen akıbetleri,(Denizaltı savaşı, Britanya'nın Alman U-tekneleri tarafından çevrelenmesi) ya da ilk dünya savaşını temsil edebilecek "büyük yangın"eklenebilirdi.("Bu vahşete bir daha asla bağlı kalmayacağız"). |
Blood is another symbol Golding uses extensively, although what he uses it for is open to interpretation. | Kan, Golding'in yaygın olarak kullandığı bir başka kapsamlı simge olmasına rağmen onun kullandığı şey yoruma açıktır. |
The different styles of leadership shown by Jack and Ralph symbolize democracy and dictatorship, much like as depicted in George Orwell's Animal Farm where he used pigs to symbolize the USSR's communist leaders. | Jack ve Ralph tarafından gösterilen farklı liderlik tarzları demokrasi ve diktatörlüğü sembolize eder, George Orwell'ı Hayvan Çiftliği'nde tasvir ettiği gibi, SSCB'nin komünist liderlerini de sembolize etmek için domuzları kullandı. |
The imaginary beast that frightens all the boys stands for the primal instinct of savagery that exists within all human beings. | Bütün perde arkasındaki çocukları korkutan hayali canavar ,vahşetin ilkel içgüdüsü için tüm insanlarda bulunur. |
The boys are afraid of the beast, but only Simon reaches the realization that they fear the beast because it exists within each of them. | Çocuklar canavardan korkuyorlar, ama yalnız Simon, canavarın korktuğu görebiliyor ve canavardan korkmalarının sebebi ise her birinin içinde bir canavar var olduğudur. |
As the boys grow more savage, their belief in the beast grows stronger. | Büyüdükçe çocuklar, vahşi canavara olan inançları güçleniyor. |
By the end of the novel, the boys are leaving it sacrifices and treating it as a totemic god. | Bu romanın sonunda, çocuklar fedakarlığı bir kenara koyar ve ona totemik bir tanrı muamelesi yaparlar. |
The boys’ behavior is what brings the beast into existence, so the more savagely the boys act, the more real the beast seems to become. | Çocukların bu davranışı canavarın getirdiğiinin vucut bulmuş halidir.Bu yüzden çocuklar ne kadar vahşice davranıyorsa,canavar daha fazla vucut bulur. |
The boys "become" the beast when they kill Simon. | Çocuklar Simon'u öldürdüklerinde canavar halini alırlar. |
Golding describes the savages' behavior as animal like; the savages dropped their spears (man's tool) and "screamed, struck, bit, tore. There were no words, and no movements but the tearing of teeth and claws." | Golding, vahşilerin davranışını hayvanların davranışı gibi tanımlarken; vahşiler mızraklarını (adamın aletini) yere düşürdü ve 'haykırdı,vurdu, biraz,yırttı. Fakat orada sadece dişlerin ve pençelerin yırtılması vardı, hiç bir söz ve hareket yoktu.' |
Przykładowe tłumaczenie Business
Business Przykładowe tłumaczenie
Tekst źródłowy (English) | Tekst docelowy (Turkish) |
---|---|
The overall marketing strategy of an organization should focus on developing relationships with customers to understand their needs, and to develop goods, services, and ideas to meet those needs. | Bir organizasyonun genel pazarlama stratejisi, müşterilerin ihtiyaçlarını anlamak için ilişkiler geliştirmeye, ve bu ihtiyaçları karşılamak için mal, hizmet ve fikirleri geliştirmeye odaklanmalıdır. |
Information Gathering: research potential customers, their needs, and spending habits in order to understand what sort of product, service, or idea they wish to buy. | Bilgi Toplama: ne tür bir ürün, hizmet veya düşünce satın almak istediklerini anlamak için potansiyel müşterileri, ihtiyaçlarını ve harcama alışkanlıklarını araştırın. |
Evaluation of Organization Capabilities: decide what your organization can produce relatively well, and what your organization is not capable of producing based on the organization's specific strengths and weaknesses. | Organizasyon Yeteneklerinin Değerlendirilmesi: Örgütünüz nispeten neyi daha iyi üretebileceğini ve kuruluşunuzun, örgütün belirli güçlü ve zayıf yönlerine dayanarak neyi üretemediğine karar vermek. |
Identify Market Opportunities: research the current market for a product idea, and look for an opportunity; such as no competition or strong demand. | Pazar Fırsatlarını Belirleyin: Bir ürün fikri için rekabet veya güçlü bir talep yok gibi.mevcut pazarda bir fırsat arayın. |
Set Objectives of Marketing Strategy: decide what results need to be achieved in order to reach the organization's goals; such as a specific increase in sales, or net profits. | Pazarlama Stratejisinin Hedeflerini Belirleyin: Satışlarda belirli bir artış veya net kârlar gibi kuruluş hedeflerine ulaşmak için neye ihtiyaç duyulacağına karar vermek. |
Formulate an Action Plan: List the specific steps the organization needs to take in order to implement the marketing plan, and assign the responsibilities to specific staff members. | Bir Eylem Planı Oluşturun: Organizasyonun pazarlama planını uygulamak için atması gereken adımları listelemek,ve sorumlulukları çalışanlar arasında pay etmek. |
Monitor & Evaluate: Study the marketing plan regularly, at least once per quarter, to track performance against the set objectives. | İzleme&Değerlendirme: Pazarlama planını En az çeyrekte bir kez inceleyin ve belirlenen amaçlara göre performansı takip edin. |
Turkey
dostępny/a Dzisiaj
November 2024
Sun. | Mon. | Tues. | Wed. | Thurs. | Fri. | Sat. |
---|---|---|---|---|---|---|
27
|
28
|
29
|
30
|
31
|
1
|
2
|
3
|
4
|
5
|
6
|
7
|
8
|
9
|
10
|
11
|
12
|
13
|
14
|
15
|
16
|
17
|
18
|
19
|
20
|
21
|
22
|
23
|
24
|
25
|
26
|
27
|
28
|
29
|
30
|
Ostatnia aktywność
Przetłumaczył(a) 7 jednostek/ki tłumaczeniowych/e
z dziedzin: business, marketing and market research
Para językowa: English - Turkish
Dec 09, 2016
Przetłumaczył(a) 5 jednostek/ki tłumaczeniowych/e
z dziedziny pedagogy
Para językowa: English - Turkish
Dec 09, 2016
Przetłumaczył(a) 12 jednostek/ki tłumaczeniowych/e
z dziedzin: sporting competitions, sports and games
Para językowa: English - Turkish
Dec 08, 2016
Przetłumaczył(a) 12 jednostek/ki tłumaczeniowych/e
z dziedzin: literature, books and children's literature
Para językowa: English - Turkish
Dec 08, 2016
Przetłumaczył(a) 10 jednostek/ki tłumaczeniowych/e
z dziedziny politics
Para językowa: English - Turkish
Dec 08, 2016